Günümüzde yaşanan tüm kirli, pis ve çirkin bu olayları insanlığın bozulmasına bağlamak doğru olsa gerek. Çünkü etkenler çok fazla. İnsanlığın yaradılışından günümüze dek böyle olmuştur. Ahir zamanda insanlığın daha da, çok bozulacağını efendimiz (s.a.v.) haber vermiştir. Etkenlerin başında faiz, zina ve haram gıdalar gelmektedir. Zaten zina nesillerin bozulmasına yetecek bir etken olduğu açık bir gerçektir. Bir de artık helal kazanç zor olduğu gibi, yine temiz gıda bulmamız daha da zor oldu. Nedeni çok, özür dileyerek hoş olmayan bir misal vereyim, tüm canlılar eşini kıskanır, savaş beis olur. Haram ve domuz yiyen ise usul yavaş deyyus olur. Geçmişte halk tarafından sevilen bir başbakanımız, ben bu işi para kazanmak için değil, sadece öç almak için yapıyorum” diyen adi, ahlaksız, çirkef melun bir kadını halkın huzuruna çıkarıp vergi rekortmeni ilan eder de ona madalya verir ise, Bursa’da ismail hakkı Hz. Külliyesi üzerine melanethaneler yaptırırsa, ondan sonrada a.b.ye girmek için yine bir sevgili başbakanımız zina gibi büyük bir suç ve haramı suç olmaktan çıkarıp eli titremeden ve tiksinmeden altına imza atarsa ikinci, tedbirsizlik yüzünden tarım ve hayvancılığı bitirip, domuz çiftliklerine kredi ve ruhsat verip satışını da mahalle marketlerine kadar indirirse, belki de birçok marketlerde aynı reyonlarda satılırda helal ve haramlar karışırsa, bu milletten fazla bir şey beklemek abes olmaz mı? Yukarıda iki haramı örnek verdik ama diğer haramlar nerede ise günümüzde bazı kurum, cemaat, cemiyet ve kişilerce de artık meşru görülürse daha nice çok çirkin olaylarla karşı karşıya kalacağız gibi gözüküyor. Bugün yediğimiz gıdaların %90’ı şüpheli olup, en az % 50’sinde domuz yağı kullanılırsa. Meçhul etler, peynir ekmek gibi ana gıdaların mayaları ve son zamanlar hamur işlerinde kullanılan yeni icat jelâtin ile benzer gıdalar ve temizlik maddeleri vs. vs. Saymakla bitmez ki. Şimdi birde madalyonun öbür yüzüne bakalım. Mesela nemelazımcılık, riya, adaletsizlik, adam olmak, ihale almak, makam mevki sevdası, rüşvet, faiz, fuhuş, içki, kumar para pul ve dünya hırsı, arsızlık, hırsızlık, yalan yanlış, talan vs. Bunlarda saymakla bitmez. Hal böyle iken gelelim günümüzün üzücü meselelerine. Başta bizim şu hızlı yamamacı gafil kalemşörler ile çıkarcı avam müslümanlar, siyonist kartel medya ve yandaşları ile tüm dünyayı sömüren alçak zalimlerin topa tuttuğu muhterem Erbakan hocamız ve sadık arkadaşları, eğer şu yukarıda saydığımız tüm çirkin hadiselere onay vererek birilerine ve birçok yerlere bazı taahhütlerde bulunsalardı, oy da. Alır. Seçim de kazanır, hükümette olurlardı. Neler olmazlardı ki… Ama onlar dediler ki, bir şey olmak istiyorsak, önce ahlak ve maneviyattan ayrılmadan olalım, dünya insanına madden, manen yaraşır ve yakışır adil bir şekilde bir şeyler yapmaya çalışalım. Yoksa bu memlekette bir şey olmak, seçim kazanmak, hükümet olmak çok zor olmasa gerek. Şimdi gelelim bizim medyamıza, zaten siyonist ve yandaş medyaya sözümüz yok. Çünkü fikirleri belli ama İslami geçinen, bizim diyebileceğimiz medyanın bazı gazetelerinin icraatlarını da biliyoruz. Fakat bunların içinde adalet ve sadakatlileri vardır tabii ki. Onlar müstesna, ama kuruluşundan beri abonesi olduğumuz vakit gazetemizin bazı yamacı yazarlarını teessüfle kınıyoruz. Çünkü hep tek taraflı olarak dar çerçeveden baktıkları için yazdıkları daha çok İslama insanlığa ve kendilerine zarar veriyor, tabi bunlar kendilerini bilir.
Şimdi bu işgüzar yazarlara soralım: siz hangi adaletle, hangi insafla ve hangi mantıkla çıkar için güç ve çoğunluğun yanında yer alıp taraf oluyorsunuz? İstanbul’daki iftar olayını niçin tek taraflı yazıyorsunuz. Hiçbir şekilde, hiçbir zaman kendini bilen hiçbir kimse bu olayları tasvip etmez. Biz de tasvip etmiyor, kınıyoruz asla etmeyiz de. Oraya kırk elli kişi gitmiş, gidenlerinde kim oldukları pek net değil. Bunlar orada Erbakan hocaya sadakat sloganı atarken, bu sırada salonda olan bazı kişilerce oraya gidenlere çirkin küfürler ediyorlar, olay ondan sonra büyüyor. Peki, ses ve kamera kayıtlarına bakıp araştırmadan tek taraflı olarak vurun abalıya misali ile köşe yazarlığı olmaz. Köşe yazarlığı demek, aynı zamanda araştırmacılık demektir. Siz araştırmadan yazarsanız yazarlık değil, yamamacılık olmaz mı? Bu olay üzerine dozu çok fazla kaçırdığınız için bunu misal verdim, ama her zaman aynı yanlışlar yapılıyor. Yazık ayıptır be! Yahu birazda şu yukarıda saydığımız çirkinlikleri yazsanız daha faydalı olmaz mı? Ayrıca bir de, milli görüşü hiç dilinden düşürmeyen gayri samimi Milli Görüşçüler var. Soralım bu nasıl bir Milli Görüşçülüktür, milli görüşün liderine muhalif olup dinlemeyip üzerek, hiç yakışmayan çirkin ima, itham ve isnatlarda bulunmak mı? Böyle bir milli görüşçülük olmaz. Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın. Ben bunu şuna benzetirim: biz şu mezhebe mensubuz, fakat o mezhep reisinin yaptığını yapmayız, hep kendi kafamıza göre hareket ederiz” derseniz, işte o zaman tüm işler ve programlar karışır. Yazdıklarınız ile bunların ne alakası var diyecek olursanız, açıkça alakası şudur: şu anda saadet partisi genel başkanlık koltuğunda oturan şahsı çok masum ve mağdur göstermeye çalışanlar var, ama eğer Sayın Numan Kurtulmuş gerçek samimi bir milli görüşçü ise hemen istifa ederek bu acı kargaşayı önlemesi gerekir. Çünkü kırk yıldan bu yana tek vücut halinde çalışan, hemfikir bu insanlar iftar saatinde bir birlerine saldırıyorlar ise, burada büyük bir sıkıntı var demektir. Bu insanlar, bu birliği Akşemseddin hazretleri ve hazreti. Fatih misali ile yürüttüler. Hz. Fatih, ben her ne kadar padişah isem de, siz yine çiçekleri hocama verin dedi, ne kaybetti. Şimdi birçok fitnelerin kasıtlı olarak vesayet vesaire söz ve yorumlarına aldanacak olursak, o zaman anlaşılır ki, genel başkanımız da, iki başbakanımızın yaptığı gibi, seçim kazanmak için tavsiyelerine uyulacak makam ve mercilerimizden değil de birçok yanlış mercilerden talimat alarak, yanlış icraatlar yapacağı endişesi oluşur. Birde şahsa değil davaya biat olurmuş. Peki, dava liderine biat olmadan davaya biat olacağını nasıl izah edersiniz. Bu, davaya biat değil, ihanet olmaz mı? Bunun bir misali tarikat şeyhine biat etmeden nasıl tarikatlı olacaksınız. Partiyi ANAP ve AKP yapar parti tabelasını sahiplenirsiniz ama davayı sahiplenip saptıramazsınız davanıza sadık iseniz istifa edin, yoksa davayı parti görüyorsanız ona sözümüz yok. Asıl endişemiz davanın ANAP ve AKP’ye döneceğidir. Şimdi âcizane bizim arzu ve taleplerimiz, bugün bu üzücü meselenin çözümü için oturup düşünüp anlaşıp yeniden dürüst ve ciddi bir kongre yaparak, birliğimizi tesis etmektir. Yoksa Milli Görüşçü olduğunuza hiç kimseyi inandıramazsınız. Biz bu planın arkasında başka yanlış hesaplar olduğu endişesi taşıyoruz.lütfen akılcı mantık ile mertçe açık ve net konuşun. Yukarıda yazdıklarımız işin manevi yönü, maddi yönü çok daha vahim…
Nusret ERTEM
Bu yazı yorumlara kapalı.