İçeriğe geç

Kategori: ŞİİRLER

TAKVACA YAŞAMAYAN HOCAEFENDİLERE SİTEM

GERÇEK HOCALARI TENZİH EDERİZ
Yaşayıp anlatmaz İslam nizamı şeriatı
Sosyete kıyafeti giyer hem takar kravatı
Doğru anlayıp bilemez tasavvufu tarikatı
Hiç kıramadığı içindir nefsi engeli barikatı
İlim nicedir cahil ve gafile gündüz gecedir

Dar giyer bellidir hatları gösterir içini
Başı açık gezer yan taramış uzun saçını
Çaput der küçük düşürür İslam’ın tacını
Seyreyler TV’yi izler batıl oyun ve maçını
İlim nicedir cahil ve gafile gündüz gecedir

Kazımış ya bozmuş sakalı aldatır kendini
Uzaktır sünnet ehlinden arar bulur dengini
Siyaset diye savunur yıkar İslam’ın bendini
Birde konuşur meşru kılmaya çalışır fendini
İlim nicedir cahil ve gafile gündüz gecedir

Gezerken görüntüleri avamdan sanılır
Etrafına bakar yürür sallanır ve salınır
Karanlıklar tarafından aydın diye anılır
Hocam böyle yapma derler derinden alınır
İlim nicedir cahil ve gafile gündüz gecedir

Çıkar anlatır kürsü kırar nefsi kırmaz
Kendi anlattığı sözünde kendi de durmaz
Takva ile gönül birliğine pek aklı sarmaz
Düğün derneklerde gezer dergâha varmaz
İlim nicedir cahil ve gafile gündüz gecedir

Dünyalık makam ve mevkie dikmiş gözünü
Zaman ve düzene uydurarak söyler sözünü
Çok yalpalar korkar diyemez İslam’ın özünü
İslam’a aykırı hallerden pek çevirmez yüzünü
İlim nicedir cahil ve gafile gündüz gecedir

İslam’ın özü ve süzgeci takvadan bihaber
Terk etmiş sünneti bidatlere dalmış gider
Günümüz yiyeceklerini sorup incelemez yer
Emri bil maruf yapmaz konuşur gıybet eder
İlim nicedir cahil ve gafile gündüz gecedir

İlim yutmak niye emir ve yasak tutmak gerek
Samimi salih ve sahih olup gafleti atmak gerek
İlim amel ve takva ile tasavvufu katmak gerek
Çok çalışıp az yiyip öz konuşup az yatmak gerek
İlim nicedir cahil ve gafile gündüz gecedir

Yücedir İslam büyüklerinin şerefleri şanları
Niçin yaşamıyoruz örnek alarak o ulu hanları
Hoca efendiler dedik örnek almak içindir onları
Nefsimizden çok üstün görürüz ilim ehli o canları
Doğrusu kendi nefsime kızdığım için yazdım bunları
İlim nicedir cahil ve gafile gündüz gecedir

DERTLER İLMEK İLMEK

İmtihan ilahidir ne söyleriz
Halimize daim hamt eyleriz
Kaderimiz böyle ise neyleriz
İmtihansız bir kul var mıdır?

Kadere boyun eğer gideriz
Sıhhat ve nimete şükrederiz
İmtihana daim biz sabrederiz
Kadersiz bir kul var mıdır?

Dertli kederli ömür yaşarız
Halden anlamaz biz şaşarız
Mevla dilerse dertleri aşarız
Kedersiz bir kul var mıdır?

Biz kullar hepimiz beşeriz
Her tehlikeyi görmez düşeriz
Bilmez kendimize çukur eşeriz
Tehlikesiz bir kul var mıdır?

Dertleri dokuruz ilmek ilmek
Elimizde değil dertleri bilmek
Mevla’nın işidir dertleri silmek
Dertsiz bir kul var mıdır?

Salih kul maruzatın bildirir
Çok yakarıp günahını sildirir
Mevla’m dilerse bizi güldürür
Daim gülen bir kul var mıdır?

Dünya yıkıldı altında mıyız?
Ağır acıların tahtında mıyız?
Hayat imtihan farkında mıyız?
Acı hatırasız bir kul var mıdır?

İMAN VE İTİKAT

İMAN VE İTİKAT KALPLERDEDİR
CÜBBE SARIK SAKAL SAÇDA DEĞİL
ŞEREF İSLAM VE SÜNNETTEDİR
MAL MÜLK RÜTBE TAÇDA DEĞİL
CENNET SABIR VE TAKVADADIR
İLİM AMEL İBADET HACDA DEĞİL
YİĞİTLİK NEFSİ HÂKİMİYETTEDİR
SAVAŞTA GÜREŞTE MAÇDA DEĞİL
İman ile itikat kalplerdedir cübbe sarık sakalda değil bir anlamda doğru
Amma herkes için değil bu kıyafetler gerçek Müslüman’a nurun ala nur olur
Hemen birileri çıkıp demesin benim sakalım yok cübbe giyip sarık sarmam amma
Kalbim temiz imanım itikadım çok kuvvetli o zaman ona demezler mi eğer öyle ise
Peygamber efendilerimizin evliyanın ulemanın ve ehli takvanın kıyafetini nefsine
Neden kabullendiremiyorsun imanın ölçüsü takvadır hangi ilim ehli sakalını bıyığını
Kesip kravatlı takım elbise giyerek tarikat ve tasavvufsuz ilmin zirvesine ulaşmıştır
Asla hiç kimse kıyafetle bir yere varılmaz deme gafletine düşmesin çünkü göz ve kulak
Neyi görür ve duyarsa ona meyil eder ayrıca bir de günümüzde bu kıyafetler bir cihattır
Yukarıda iman itikat kalplerdedir şekil ve kıyafette değil dedik evet bu kıyafetleri giyip
İtikadı bozuk olanlar çok amma bir Müslüman’ın ibadet ve kıyafeti onun takva derecesini
Gösterir ne kadar iman o kadar takva ne kadar takva o kadar hayâ. El hayâ-i vel iman
Gerçek takva bir insan değil ki bıyığını asla sakalını dahi kesmez kravat takıp pantolon
İle rükû ve secde yapmayı kerih görür dar pantolon ile rükû ve secde yapmaya hayâ eder
Şekil ve kıyafetle bir yere varılmaz diyenler aslında bir noktada doğru söylüyorlar bir yere
Değil de bu çarpık sistemin kanunları ve kanunsuz zorbaları yüzünden birçok yere varılamıyor
Mesela sakallı cübbeli şalvarlı bir baba veya çarşaflı bir anne hatta moderin kıyafeti ile başı
Örtülü bir anne külahlı bir baba oğlunu ziyaret için nizamiye ve birçok yerden içeri giremiyor
Bunları nizamiyeden içeri sokmayanlar bu kıyafetler ile bir yere varılacağını, varılmaz diyen
Müslümanlardan çok daha iyi biliyorlar ama biz avam Müslümanlar bir yere varılmaz dedikçe
Elbette bu kıyafetler iyice azalır azaldıkça da biz de tabi ki bu kafa ile o yerlere biraz zor gireriz

NEFSİME DÜŞMAN GÜNAHIMA PİŞMANIM

Nefsimdir en büyük düşmanım
Tüm günahlarıma çok pişmanım
Affeyle Mevla’m ben pişmanım

İrade zayıf nefsimiz şişmandır
Müslüman günahına pişmandır
Affeyle Mevla’m ben pişmanım

Her hatanın sonu pişmanlık
Nefsim yaptı bana düşmanlık
Affeyle Mevla’m ben pişmanım

Çok ister isen felaha ermeye
İbadet eyleyip derle sermaye
Affeyle Mevla’m ben pişmanım

Namaz için kim takarsa külahı
Yüce Mevla ondan alır günahı
Affeyle Mevla’m ben pişmanım

Beş şarttır İslam’ın ön gereği
Namazdır gerçek dinin direği
Affeyle Mevla’m ben pişmanım

Kelime-i şahadettir dinin temeli
Muhafazası da kulun salih ameli
Affeyle Mevla’m ben pişmanım

VAY BENİ BENİ

Ey dost bağrım yanıyor sardı nar beni
Gönül yaralarım azdı dostlar ile sar beni
İmtihan için üzer sevindirir zarar kâr beni
Söyle kâr mı zarar mı yar toprağı kar beni

İmtihandayım ağır derdim var vay beni
Dertliler listesinde bir yerim var say beni
Sinemi dinle gör acı haberim var duy beni
Bilsem kurtulacağım yar toprağı koy beni

Hatalarımı dürüstçe açık söyle yer beni
Adalet bahçesinde bundan böyle der beni
Hakiki dostu bul ayak altına öyle ser beni
Razıyım adil yargıla çarmığa öyle ger beni

Çaresiz yalnızlar diyarında ara sor beni
Kader böyle sakın kınama görme hor beni
Yakıp kıvrandırır sinede yanan ateş nar beni
İçimdeki ateş sönecekse vur neşteri yar beni

Dertliler duvarına tuğla taşlar ile ör beni
Sinede ateş gözlerimde yaşlar ile gör beni
Diler isen ilden ile göçen kuşlar ile sür beni
Yar toprağı nice günah ve suçlar ile kür beni

Bu kafa bu sorunları almaz yer yutar beni
Bu sine bu acıları taşımaz yarar yırtar beni
Bu beden bu yükleri çekmez ezer tartar beni
Kullar çare bilmez ey bir dost sen kurtar beni

Halden bilmeyenler diyarında ara bul beni
Eğer gerçek dost isen eyle kapında kul beni
Namertler yanında eyleme paçavra pul beni
Hal bilen dostun eşiğine eyle paspas çul beni

Hal bilmeyen çıkarcıların arasından al beni
Elem keder hüzne boğdu nice garip hal beni
Halden bilenler diyarında taştan taşa çal beni
Yar kara toprağın bağrını çamur yaşa sal beni

Her nasıl takdir eyler isen öyle bil beni
Dosta köle olurum emrine amade kıl beni
İstersen yar bağrımı sen parça parça dil beni
Eğer diler isen yar toprağı ver tarihten sil beni

İlahi takdir böyle eyledi dertliler ile saf beni
Dert dara düşürdü üzdü namertler ile gaf beni
Sineden vurdu dost bildiğim fertler ile laf beni
Dilerim Mevla bağışlar eyler mertler ile af beni

EY YOLCU KARDEŞ

Ey yolcu dur hele hak yolda isen yoldaş olalım
Hak din İslam ve iman üzere isen gardaş olalım
Hak yolcusu isen seninle dost ve arkadaş olalım
Yolculuğumuz kurtuluşa doğru olur inşaallah

Ey yolcu kardeş yön ve yolumuzu iyi bilelim
Daima doğru çizgi ve doğru yolda yürüyelim
Bu yolda birlikte çalışalım ve birlikte ölelim
Yolculuğumuz hak yöne doğru olur inşaallah

Biz kardeş ve arkadaş isek bir kucaklaşalım
Hem fikir olalım tanışalım soralım soruşalım
Hele şöyle bir oturalım dertleşelim konuşalım
Yolculuğumuz hak yola doğru olur inşaallah

Yolumuz uzun ve engelli yürüyelim koşalım
Artık dirilelim kükreyelim haykıralım taşalım
Azimle çalışalım ve birlikte bu engelleri aşalım
Yolculuğumuz hak zafere doğru olur inşaallah

Gel hele şu dertlerimizi konuşup uylaşalım
Ortak derdimiz çok ağır bölüşelim paylaşalım
Bu dertleri çözebilmek için anlaşalım uzlaşalım
Yolculuğumuz hayırlı sona doğru olur inşaallah

Ey yolcu söyle hele nereden gelir nere gideriz
Bilir misin biz kimden gelir acep yine kime gideriz
Hak’tan geldik imtihan olup ve yine Hakka gideriz
Yolculuğumuz kurtuluşa doğru olur inşaallah

Dünyaya niçin geldik bilir misin ne haldeyiz
Sonu gözükmez akıbeti bilinmez bir tüneldeyiz
Bu düzen böyle giderse sonu vahim bir haldeyiz
Yolculuğumuz aydınlığa doğru olur inşaallah

İslam’a irtica deyip dost edindiler Yahudi Rum’u
Bu hal böyle giderse çok vahim vatanın durumu
Biz buna diyelim aslını yitirmiş çağdaşlık yorumu
Yolculuğumuz hakiki dosta doğru olur inşaallah

Hor gördüler inancı gereği örtüsü ile iffetli gezeni
Savundular arsız iffetsiz çıplak gezip şehvet süzeni
Buna diyelim hayâsız cahil sosyalist sosyete düzeni
Yolculuğumuz ahlaki düzene doğru olur inşaallah

Korudular rezil arsız hırsız cani kuduranı ve azanı
Açtılar müstehcen müziği kıstılar Hz. Kur’an ve ezanı
Buna da diyelim gayri ahlaki adi sahtekârlar mizanı
Yolculuğumuz ahlaki mizana doğru olur inşaallah

İslam’a karşı yürüttüler şirret feminist kokonaları
Böyle gitmez bu gafillerin insanlık dışı tantanaları
Be hey bakar körler başörtülü değil mi şehit anaları
Yolculuğumuz din için şahadete doğru olur inşaallah

YALVAR MEVLAYA

Meşru dilek arz ile
Edebi usulü tarz ile
Sünnet vacip farz ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

Beş vakit namaz ile
Her teheccüd naz ile
Seherde dua niyaz ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

İlmi amil âlimler ile
Salih amel ilimler ile
Ehli sabır halimler ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

Sadaka veren eller ile
Seherde esen yeller ile
Hüsnü saadet haller ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

Seher vakti kuşlar ile
Gözden akan yaşlar ile
Ovalar dağlar taşlar ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

Hayırda para pullar ile
Duası makbul kullar ile
Hayra uzanan kollar ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

Dini temsili vekiller ile
Semaya kalkan eller ile
Hakkı zikreden diller ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

Lale sümbül güller ile
Hak sevdalı gönüller ile
Seherde öten bülbüller ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

Sahihi salih ameller ile
İtikadı imanı kâmiller ile
Güzel ahlaki hamiller ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

Gönül dostu yarenler ile
Dergâha postu serenler ile
Yüksek makama erenler ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

Kurtuluşa giden yollar ile
Vadiler sahralar çöller ile
Deryalar denizler göller ile
Yalvar Mevla’ya Mevla’ya

İNSAN VE ZAMAN AHLAK VE MANEVİYAT

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

İslami devletler ve toplumlar şu üç unsur ile yaşar ve yıkılır. Birincisi tek gerçek ve geçerli din olan yüce İslam’ın kurallarını koruyarak, ikincisi adalet üzere meşru siyasi kaide ve kuralları koruyarak, üçüncüsü meşru ticari çıkar ve kuralları koruyarak İslami kuralları koruyup yaşamaya çalışan zati muhterem şeyhi meşayihler ile onlara tabi olan âlimlerimiz ve cemaatlerimiz var elhamdülillah, ve yine azda olsa kurallara uygun siyasilerimizde var. Fakat ticaretimize gelince, maalesef durum biraz vahim ne yazık ki çok önemli kurumlarımız ile tüm gelir kaynaklarımız yabancı sermayenin eline geçmiş durumda. Geri kalanlarda geçecek gibi siyasetimize gelince maalesef ona da kartel medya ile dış güçler yön veriyor. Üzgünüm! çünkü günümüz insanı meselelere yüzeysel baktığı için acı gerçekleri anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bir misal vereyim; koca karı itikadı ve koca karı ilacı meşhur olduğu gibi kocakarı sözü ve misali de çok meşhur ve anlamlıdır. Rahmetli ninem derdi ki, oğul siz sade toprağın üstündeki yaprağı görebiliyorsunuz altındaki pancardan hiç haberiniz yok. Yine ikinci bir misal, ninenin birisi de çeşmede su doldururken Köroğlu ocağın batsın der durur. İsabet Köroğlu o sırada oradan geçer yaklaşır der ki ey nineciğim! Şu Köroğlu dediğin adam herkesin koyununu yedi peki sana ne yaptı? Nine der ki, ne bileyim oğul herkes diyor, ben de diyorum der halkımızın ekseriyeti bu haldedir ticari cephe ise faiz batağına batmıştır Hal ve halk böyle iken siyasi cephede Erbakan zihniyetini İslami cephede ise tam ehlisünnet akaidine sahip milli ve takva zihniyeti bitirip sonrada diyanetçiler, diyalogcular, ilahiyatçılar, liberal, kapitalist siyasetçiler ile halkımız bir başbaşa kalsa iç ve dış mihraklardan daha çok meselelere yüzeysel bakan bu çıkarcı avam Müslümanlar rahata kavuşacaklar gibi. Ama tabii ki saydığım guruplara mensup herkes aynı görüşte değildir. Bu mihrakların en büyük korkusu ise Erbakan zihniyetidir. Çünkü tüm sömürü kanalları ile sistemlerini anlayıp anlattığı için iç ve dış mihraklar, her türlü hile ve zorbalığa başvuruyorlar. Ama ne yazık ki en büyük desteği çıkarcı avam Müslüman tebaadan görüyorlar. Uzun yıllar gitti geldi sırlı Süleyman’a bende oy verdiğim için ellerim kırılsaydı diyorum. Fakat onu uzun yıllar başımızda tutan diyanet ve diğer cemaatler, cemiyetler, hacı hoca efendiler ne derler ve bunun hesabını da nasıl verirler onu onlar düşünsünler. İhtilal sonrasında rahmetli Özal, güzel şeyler yaptı ve bir verip üç alacağım dedi, maalesef üç verdi ama bir alabildi mi onu bilemem. Üç alacağım zannettiği taraflar ona bir verip çok aldıktan sonra onu zehirledikleri de aşikâr bir gerçektir. Allah rahmet eylesin iyi niyetli idi ama üç ile bir oyununda çok açık bir farkla kaybettiği de gerçektir izahı çok uzun o tarihi bilenler bilirler. Mutlaka her yükselişin acı ve tatlı bir sonu vardır. Fakat bizdeki sonlar bazen çok acı oluyor. Rahmetli Özal’dan sonra, muhterem Erbakan hocayı halk biraz anlayınca partileri kapatıldı. Baktılar ki bu da olmuyor tarihte olduğu gibi İslami devletleri nasıl içten bölüp parçalayıp yıktılarsa bu işin en etken yolu budur dedi ve başardılar. Hatta öyle bir böldüler ki değil partimiz aileler, kabileler, cemaatler, cemiyetler ve kurumlar bölündü. Belki diyebilirsiniz ki eğer bu böyle olmasaydı hükümet olamazdık. Bir noktada doğrudur amma! bölünme olmasaydı sonuç ne olurdu Allahüâlem. Birçok yerlere taahhütlerde bulunmadan, belki Demirel’e oy verenler gerçekleri görürlerdi. O zaman daha dik durabilen bir hükümet olabilirdik. Evet, bu hükümet rahmetli Özal gibi bazı güzel şeyler yapıyor ama yapılan çok kötü şeyler ile mukayese etiğimiz zaman zannederim ki üç verip bir alamamışızdır. Fakat kartel medyası verdiklerimizi yazmıyor bizim çıkarcı medyanın da bunu yazmak pek işine gelmiyor. Birileri yazdığı zamanda CHP’den fazla muhalefet oldu deniyor gerçi şu an Milli Gazete de değişimcilere çanak tutuyor gibi. Şimdi gelelim işin asıl püf noktasına…Evet Özal olabilirler mi onu bilemeyiz, fakat üçüncü Özal olarak her halde Numan Kurtulmuş düşünülüyor, amma.. bu düşünce tutar mı bilemeyiz. tutmaz Çünkü milli görüş partilerinde iş birlikçilere yer yok. bu düşünceyi başka sahalarda arasalar belki tutardı çünkü hesap şu Akparti’nin de sonu yakındır. Başbakanımız cumhurbaşkanlığı, genel başkanımızda başbakanlık koltuğunu düşünüyor olmalı ki, iddiası olan bütünleşir ihtirası olan böler diyor. Burada söylemler ile eylemler tam tersi bölenler gömlek çıkardılar ve çıkarcı görüşler ile bütünleştiler tekrar bölmeye çalışanlarda iç gömleklerini çıkarırlarsa şaşırmayın. Biz bütünleşmeyi Milli Görüş ile yapmaya çalışıyoruz bölenler ise farklı görüşlere kayarak yapıyorlar. Şu bölme işini bir durultalım bir bölen olmayacağım diyenler mi bölüyorlar yoksa çizgisinde kararlı olanlar mı? Bu millet bunu anlamıyorsa pes doğrusu. Şimdi iddiası olan bütünleşir diyenlerin nasıl ve kimler İle bütünleşeceğini zaman gösterecek. Bu Tasfiye değil takviye kongresi oldu deniyor. Tasfiye olanlar ve olacaklar belli de takviye kimler ile olacağı pek net değil. Partimizin ve davamızın gerçek sahiplerini alan dışına çıkaracak hesaplar yapacaksınız sonra da dönüp biz kimseyi dışarıda bırakmayız diyeceksiniz. Bunu kim yutar ve kim hazmedebilir? Bana öyle geliyor ki, takviye değil bu tam bir değişim tasfiyesidir. Değişmeden olmaz zannedenler çok amma.. unutmasınlar ki yukarıda bahsi geçen devletler ve toplumlar İslami çizgi üzerinde oldukları sürece çok başarılı olmuşlardır. Fakat İslam’dan taviz vererek değişip bölünenler ise hüsrana uğramışlardır. Ama ne yazık ki daima doğru söyleyene dokuz diyarı dar ederler. Eğer doğru söyleyenin dostu çok olsa idi Hz. Ömer (ra.) efendimizin dostu çok olurdu. Biz daima doğru söyleyen azlardan olduğumuz için mutlu ve bahtiyarız. Beşer olarak biraz üzülsek de şimdi işi zamana ve olayların akışına bırakalım. Bizim şer gördüğümüz işlerde hayır ve hayır gördüğümüz işlerde ise şer vardır. Onu biz bilemeyiz ancak rabbimiz bilir. Biz her daim hayırdan yana olalım, takdiri Mevla’ya bırakalım. O yücedir neylerse güzel eyler. Ayrıca ilave olarak da Erbakan yaşlandı yeter artık çekilsin lafları bizim avam tabakanın kafasına İslam düşmanları tarafından sokulmuştur. Şimdi çekilsin diyen şu avamlara soralım Dönün bir tarihe bakın. Eyüp Sultan Hazretleri ve yine Akşemseddin Hazretleri, Şeyh Şamil, Ömer Muhtar ve en son Filistin liderlerinden Şeyh Ahmet Yasin, bunlar ve daha nice şehitlerimiz hep genç miydi? Bu avamlar biraz düşünseler bu çok yaşlı zat boynundan aşağısı felçli gözleri de görmüyordu. İsrail Yahudisi peki neden bu zatı tekerlekli sandalyede şehit etti? Bu sadık dava adamının acep top tüfek kullanacağından mı korkuyordu. Bunu idrak edemeyen bizim avam Müslümanlara hal anlatamazsak başka kimselere ne diyebiliriz ki yukarıda başbakanlıktan bahsettik tabii ki her parti genel başkanı iktidara gelip başbakan olmak ister ve istemelidir de hatta seçmenleri daha çok ister fakat bu istek o partinin inanç ve prensibi dairesinde olması lazım eğer bu dairenin dışına çıkılacaksa o zaman parti olmanın bir anlamı kalmaz nerede güç ve çoğunluk varsa orada yer alabilir siz doğrulara değil doğruları kendinize uydurmaya çalışırsınız. 3/9/2010

ÖNCE BİAT VE İTAAT, SONRA İCAZET VE İMAMET

Bu başlık bazı kişilerce yanlış ve farklı yorumlanabilir. Ama buradaki mana şudur: Bir toplum, bir kurum, bir cemiyet veya bir kişi önce davasına sadakatle tam inanıp bağlanacak, sonra itaat etmesi gereken mercilere itaat etmesini de bilecek. Öncelikle şunu belirteyim ki, şu üç meselenin hazmı çok zordur: İhanet, nankörlük ve vefasızlık… Bugün en büyük sıkıntımız budur. Bunu da ancak ve ancak yaşayanlar bilir, yaşamayanlar bilmez ki. Büyüklerimiz ile yapılan tüm iyilik ve hizmetlere karşı hiçbir zaman, değil ki ihanet ve nankörlük, vefasızlığı da çok büyük eksiklik biliriz. Ama ne yazık ki her zaman her toplumda geçmişini unutarak adam sayılıp bir yerlere gelelim, makam, mevki sahibi olalım diye davasına ve topluma zarar veren vefasız gafiller olmuştur. Bunlar bilsinler ki, geçmişini tanıyıp bilmeyen kişi ve toplumlar geleceğini tayin edemez. Belki yüksek kademede makam, mevki, mal, mülk sahibi olurlar, amma adam olurlar mı, onu bilemem. Hani denir ya “vali değil adam olamazsın”. Ve şunu da herkes iyi bilmeli ki, insanlığın yaradılışından günümüze dek, hak ve haklı davaların düşmanı ve fitnesi çok olur. Onun için, her kim davasının hak ve doğru olduğuna inanıyor ise, iç ve dış mihraklara karşı nefsanî tahriklere kapılmadan, az veya çok bu davaya omuz verenler olarak, herkesin birbirine karşı sabır, metanet ve özveri ile kimseyi kırmadan bu süreci atlatmamız gerekir. Çünkü biz herhangi bir parti değiliz ve bir parti olmaktan öte, çok kutsal bir davanın temsilcileriyiz. Onun için metanetli olmamız gerekir. Birileri kendilerine göre taraf belirlese bile bu camiada taraf olmaması lazım, çünkü taraf olanların icraatları belli. Bize yakın Bizim diyebileceğimiz bazı kişi ve gazete yazar-çizerleri kendi kafalarına göre taraf belirleyip yazıp çiziyorlar. Ama bizim onlara tavsiyemiz, kalemlerine ve dillerine biraz ölçü koyarlar ise, tuttukları taraflar için büyük iyilik etmiş olurlar. Bir sancıları var ise açık ve net konuşsunlar. Yangına körükle gitmesinler. Asla unutmasınlar ki onların eleştirdiği kişiler, bu davanın gerçek sahipleridir. Eleştirenlerden daha dürüst, mümin, Müslüman, milliyetçi büyüklerimizdir. Hiç kimse bu konuda haddini aşmasın. Bir dönüp geriye baksınlar. Unutmasınlar ki, eleştirenler de, biz de ve dünya Müslümanları da, tüm insanlık da, şu anda devletin birçok üst kademelerinde bulunanlar da “artık yaşlandınız çekilin” dediğiniz bu davanın büyüklerine çok şey borçluyuz. Tarihe dönün bir bakın, hangi dava ehli birisi yaşlandım diye davasını terk etmiştir. Bunu diyenler, bu davadan korkanların bilinçli olarak ortaya attıkları yanlışları, bilinçsiz olarak diline dolama gafletine düşmüşlerdir. Biz, medyanın çoğunluğunu ne okur, ne izler, ne dinler, ne de ciddiye alırız. Ama hep bize bizden oluyor. Yeter artık birileri abuk subuk yazılarına ve sözlerine son verseler en büyük iyiliği yapmış olurlar. Aman efendim, birinin gömleği arkadan yırtılmış. Yok, efendim Milli Görüş safsatası. Vay, efendim AK Parti öfkesi. Bir yerlere şirin gözükmek için daha ne inciler ne işgüzarlıklar, neler de neler. Biz de deriz ki, nedir bu Milli Görüş ve Erbakan karşıtlığı? Diyalog ve Avrupa aşkı uğruna sonsuz tavizler ve gerçekleri görmemeniz yeter artık çıkarın şu at gözlüğünüzü. Bizim öfkemiz hiç kimseye değil, sadece yanlış icraatlaradır. Bizim camiamızda da, yanlış icraatlar ve yanlış yapanlar olabilir. Ama bu camiadaki yanlışlar, doğru yaptığını zannedenlerin yaptığı yanlışların yanında devede kulak kalır. Ne yazık ki, bu davayı ve bu davanın erlerini, iç ve dış şer güçler anladılar. Engellemek için de her türlü hile ve zorbalıklarına devam ediyorlar. Ama nedense hâlâ cemaatimiz ve Müslüman’ım diyenler anlayamıyorlar mı? Yoksa anlamak mı istemiyorlar? İşte onu da, maalesef anlamakta biz zorluk çekiyoruz. Şu adam devirme işine gelince de, adam olanı niye devirelim ki? Devrilmişler var ise, düzeltmeye çalışırız. Milli Görüş safsatası diyen şu zevatın da neye hizmet ettiğini anlamış değiliz. Milli Görüş nedir? Di ye hâlâ anlamayanlar var ise bin yıldan beri hakkı batıldan ayıran bir yoldur. Dünyada anlamayanlar az amma ve lakin anlayıp da hazmedemeyen yalakacı aciz gafiller çok…

İNSAN VE SADAKAT, HARAM VE ETKİLERİ

Günümüzde yaşanan tüm kirli, pis ve çirkin bu olayları insanlığın bozulmasına bağlamak doğru olsa gerek. Çünkü etkenler çok fazla. İnsanlığın yaradılışından günümüze dek böyle olmuştur. Ahir zamanda insanlığın daha da, çok bozulacağını efendimiz (s.a.v.) haber vermiştir. Etkenlerin başında faiz, zina ve haram gıdalar gelmektedir. Zaten zina nesillerin bozulmasına yetecek bir etken olduğu açık bir gerçektir. Bir de artık helal kazanç zor olduğu gibi, yine temiz gıda bulmamız daha da zor oldu. Nedeni çok, özür dileyerek hoş olmayan bir misal vereyim, tüm canlılar eşini kıskanır, savaş beis olur. Haram ve domuz yiyen ise usul yavaş deyyus olur. Geçmişte halk tarafından sevilen bir başbakanımız, ben bu işi para kazanmak için değil, sadece öç almak için yapıyorum” diyen adi, ahlaksız, çirkef melun bir kadını halkın huzuruna çıkarıp vergi rekortmeni ilan eder de ona madalya verir ise, Bursa’da ismail hakkı Hz. Külliyesi üzerine melanethaneler yaptırırsa, ondan sonrada a.b.ye girmek için yine bir sevgili başbakanımız zina gibi büyük bir suç ve haramı suç olmaktan çıkarıp eli titremeden ve tiksinmeden altına imza atarsa ikinci, tedbirsizlik yüzünden tarım ve hayvancılığı bitirip, domuz çiftliklerine kredi ve ruhsat verip satışını da mahalle marketlerine kadar indirirse, belki de birçok marketlerde aynı reyonlarda satılırda helal ve haramlar karışırsa, bu milletten fazla bir şey beklemek abes olmaz mı? Yukarıda iki haramı örnek verdik ama diğer haramlar nerede ise günümüzde bazı kurum, cemaat, cemiyet ve kişilerce de artık meşru görülürse daha nice çok çirkin olaylarla karşı karşıya kalacağız gibi gözüküyor. Bugün yediğimiz gıdaların %90’ı şüpheli olup, en az % 50’sinde domuz yağı kullanılırsa. Meçhul etler,  peynir ekmek gibi ana gıdaların mayaları ve son zamanlar hamur işlerinde kullanılan yeni icat jelâtin ile benzer gıdalar ve temizlik maddeleri vs. vs. Saymakla bitmez ki. Şimdi birde madalyonun öbür yüzüne bakalım. Mesela nemelazımcılık, riya, adaletsizlik, adam olmak, ihale almak, makam mevki sevdası, rüşvet, faiz, fuhuş, içki, kumar para pul ve dünya hırsı, arsızlık, hırsızlık, yalan yanlış, talan vs. Bunlarda saymakla bitmez. Hal böyle iken gelelim günümüzün üzücü meselelerine. Başta bizim şu hızlı yamamacı gafil kalemşörler ile çıkarcı avam müslümanlar, siyonist kartel medya ve yandaşları ile tüm dünyayı sömüren alçak zalimlerin topa tuttuğu muhterem Erbakan hocamız ve sadık arkadaşları, eğer şu yukarıda saydığımız tüm çirkin hadiselere onay vererek birilerine ve birçok yerlere bazı taahhütlerde bulunsalardı, oy da. Alır. Seçim de kazanır, hükümette olurlardı. Neler olmazlardı ki… Ama onlar dediler ki, bir şey olmak istiyorsak, önce ahlak ve maneviyattan ayrılmadan olalım, dünya insanına madden, manen yaraşır ve yakışır adil bir şekilde bir şeyler yapmaya çalışalım. Yoksa bu memlekette bir şey olmak, seçim kazanmak, hükümet olmak çok zor olmasa gerek. Şimdi gelelim bizim medyamıza, zaten siyonist ve yandaş medyaya sözümüz yok. Çünkü fikirleri belli ama İslami geçinen, bizim diyebileceğimiz medyanın bazı gazetelerinin icraatlarını da biliyoruz. Fakat bunların içinde adalet ve sadakatlileri vardır tabii ki. Onlar müstesna, ama kuruluşundan beri abonesi olduğumuz vakit gazetemizin bazı yamacı yazarlarını teessüfle kınıyoruz. Çünkü hep tek taraflı olarak dar çerçeveden baktıkları için yazdıkları daha çok İslama insanlığa ve kendilerine zarar veriyor, tabi bunlar kendilerini bilir.

Şimdi bu işgüzar yazarlara soralım: siz hangi adaletle, hangi insafla ve hangi mantıkla çıkar için güç ve çoğunluğun yanında yer alıp taraf oluyorsunuz? İstanbul’daki iftar olayını niçin tek taraflı yazıyorsunuz. Hiçbir şekilde, hiçbir zaman kendini bilen hiçbir kimse bu olayları tasvip etmez. Biz de tasvip etmiyor, kınıyoruz asla etmeyiz de. Oraya kırk elli kişi gitmiş, gidenlerinde kim oldukları pek net değil. Bunlar orada Erbakan hocaya sadakat sloganı atarken, bu sırada salonda olan bazı kişilerce oraya gidenlere çirkin küfürler ediyorlar, olay ondan sonra büyüyor. Peki, ses ve kamera kayıtlarına bakıp araştırmadan tek taraflı olarak vurun abalıya misali ile köşe yazarlığı olmaz. Köşe yazarlığı demek, aynı zamanda araştırmacılık demektir. Siz araştırmadan yazarsanız yazarlık değil, yamamacılık olmaz mı? Bu olay üzerine dozu çok fazla kaçırdığınız için bunu misal verdim, ama her zaman aynı yanlışlar yapılıyor. Yazık ayıptır be! Yahu birazda şu yukarıda saydığımız çirkinlikleri yazsanız daha faydalı olmaz mı? Ayrıca bir de, milli görüşü hiç dilinden düşürmeyen gayri samimi Milli Görüşçüler var. Soralım bu nasıl bir Milli Görüşçülüktür, milli görüşün liderine muhalif olup dinlemeyip üzerek, hiç yakışmayan çirkin ima, itham ve isnatlarda bulunmak mı? Böyle bir milli görüşçülük olmaz. Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın. Ben bunu şuna benzetirim: biz şu mezhebe mensubuz, fakat o mezhep reisinin yaptığını yapmayız, hep kendi kafamıza göre hareket ederiz” derseniz, işte o zaman tüm işler ve programlar karışır. Yazdıklarınız ile bunların ne alakası var diyecek olursanız, açıkça alakası şudur: şu anda saadet partisi genel başkanlık koltuğunda oturan şahsı çok masum ve mağdur göstermeye çalışanlar var, ama eğer Sayın Numan Kurtulmuş gerçek samimi bir milli görüşçü ise hemen istifa ederek bu acı kargaşayı önlemesi gerekir. Çünkü kırk yıldan bu yana tek vücut halinde çalışan, hemfikir bu insanlar iftar saatinde bir birlerine saldırıyorlar ise, burada büyük bir sıkıntı var demektir. Bu insanlar, bu birliği Akşemseddin hazretleri ve hazreti. Fatih misali ile yürüttüler. Hz. Fatih, ben her ne kadar padişah isem de, siz yine çiçekleri hocama verin dedi, ne kaybetti. Şimdi birçok fitnelerin kasıtlı olarak vesayet vesaire söz ve yorumlarına aldanacak olursak, o zaman anlaşılır ki, genel başkanımız da, iki başbakanımızın yaptığı gibi, seçim kazanmak için tavsiyelerine uyulacak makam ve mercilerimizden değil de birçok yanlış mercilerden talimat alarak, yanlış icraatlar yapacağı endişesi oluşur. Birde şahsa değil davaya biat olurmuş. Peki, dava liderine biat olmadan davaya biat olacağını nasıl izah edersiniz. Bu, davaya biat değil, ihanet olmaz mı? Bunun bir misali tarikat şeyhine biat etmeden nasıl tarikatlı olacaksınız. Partiyi ANAP ve AKP yapar parti tabelasını sahiplenirsiniz ama davayı sahiplenip saptıramazsınız davanıza sadık iseniz istifa edin, yoksa davayı parti görüyorsanız ona sözümüz yok. Asıl endişemiz davanın ANAP ve AKP’ye döneceğidir. Şimdi âcizane bizim arzu ve taleplerimiz, bugün bu üzücü meselenin çözümü için oturup düşünüp anlaşıp yeniden dürüst ve ciddi bir kongre yaparak, birliğimizi tesis etmektir. Yoksa Milli Görüşçü olduğunuza hiç kimseyi inandıramazsınız. Biz bu planın arkasında başka yanlış hesaplar olduğu endişesi taşıyoruz.lütfen akılcı mantık ile mertçe açık ve net konuşun. Yukarıda yazdıklarımız işin manevi yönü, maddi yönü çok daha vahim…

Nusret ERTEM