İçeriğe geç

Nusret Ertem Yazılar

EY HAVAİ GÖNÜL

Elle tutulup derilmeyen
Şekli cemali görülmeyen
Arzularına asla erilmeyen
Sen başka bir ben misin?
Kuralı asla delinmeyen
İçimden çıkıp silinmeyen
Şekli şimali hiç bilinmeyen
Benden başka bir ben misin?
Başka bir nesne benden ayrı
Benim içimdedir benden gayrı
Artık nazın hiç çekilmiyor gayri
Söyle sen başka bir ben misin?
Yüksekten uçar, edalı yürürsün
Beni zorlayıp peşinden sürürsün
Hedef tutmayınca hesabı dürürsün
Hesabı uymaz başka bir ben misin?
Yeter artık beni yokuşa sürme
Engin ol kendini yüksekte görme
İstediğin olmayınca defteri dürme
İsteği bitmez başka bir ben misin?
Bitmez sonsuz sevdalara, dalarsın
Erişilmez sevdaları diline, dolarsın
Hesap tutmaz mahzun olur, solarsın
Sevdası sınırsız başka bir ben misin?
Beni benden aldın, bana ne verdin
Yetsin artık nicedir bitmeyen derdin
Zorlama sınırları, beni gerdikçe gerdin
Dertleri çekilmez başka bir ben misin?

EY GÖNÜL SARPA SARDIN BENİ

Tüm kuralları zorladın, çok üzdün kırdın beni
Birçok içinden çıkılmaz, dertler ile kardın beni
Sarpa sardın yolumu, daima yokuşa sürdün beni
Engin ol, gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nicedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?
Peşinden sürüdün, yokuşlarda gezdirdin beni
Artık bitsin bu dert, elem, keder bezdirdin beni
Dertlere düşürdün, dertliler safına dizdirdin beni
Engin ol, gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nicedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?
Sinemi ateşe yaktın, nar eyleyip harladın beni
Daim çok küçük gördün, kınadın, horladın beni
Türlü türlü olmaz, işlere koşturdun, zorladın beni
Engin ol, gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nicedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?
Çok sömürdün, yoldun, tırmaladın, yüzdün beni
Nice bin bir elekten geçirdin, eledin, süzdün beni
Şu dünyanın yükünü sırtıma yükledin, üzdün beni
Engin ol, gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nicedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?
Hep çıkarların olduğu yerde aradın sordun beni
Yükseklerde gezdin, daim aşağılarda gördün beni
Yeter artık birçok çıkmaz yola girdin, yordun beni
Engin ol, gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nicedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?
Nice nice boş fani işler ile oyaladın durdun beni
Fani işler ile meşgul ettin kurguladın kurdun beni
Çok ezdin yıprattın, yordun, sinemden vurdun beni
Engin ol, gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nicedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?

EY GAMLI GÖNÜL (3)

Tüm kuralları zorladın çok üzdün kırdın beni
Birçok içinden çıkılmaz dertler ile kardın beni
Daim yokuşa sürdün, yolumu sarpa sardın beni
Engin ol gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?
Peşinden sürüdün yokuşlarda gezdirdin beni
Artık bitsin bu elem, dert, keder bezdirdin beni
Dertlere düşürdün, dertliler safına dizdirdin beni
Engin ol gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?
Sinemi ateşe yaktın, nar eyleyip korladın beni
Daima hep küçük gördün, kınadın horladın beni
Türlü, türlü olmaz işlere koşturdun, zorladın beni
Engin ol gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?
Çok sömürdün yoldun tırmaladın, yüzdün beni
Nice bin bir elekten geçirdin, eledin, süzdün beni
Şu dünyanın yükünü sırtıma yükledin, üzdün beni
Engin ol gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?
Hep çıkarların olduğu yerde aradın sordun beni
Yükseklerde gezdin, daim aşağılarda gördün beni
Yeter artık birçok çıkmaz yolla girdin, yordun beni
Engin ol gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?
Nice nice boş fani işle ile oyaladın durdun beni
Fani işler ile meşgul ettin kurguladın kurdun beni
Çok ezdin yıprattın, yordun, sinemden vurdun beni
Engin ol gamlı gönül, sen başka bir ben misin?
Nedir bu elem, keder dertli sade bir sen misin?

DÜŞMEYE GÖR DOSTUM (3)

Düşünce gerçekleri daha net görürsün
Dostların azalır, belki tek başına yürürsün
Bazı dost bildiklerini anlar, hesabı dürürsün
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Çaresiz kalınca işi akışına bırakıp salarsın
Sıkıntılar olunca içlenir, kurgulanır dolarsın
Sabreyle, diren, yoksa çıkmaz batağa dalarsın
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
İyi gün dostlarını her daim dost mu sanırsın
Kötü günde dostluk biter, unutur mu kanarsın
Düşme, düşünce ancak haline kendin yanarsın
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Var gün dostlarını dar günde dost mu sanarsın
Elin döndüğü günde, suni rolleri yutar kanarsın
Gerçekleri analar, ahı vah eder saflığına yanarsın
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Namert köprüsü ateşten yakıcıdır, geç de gör
Namert elinden şerbet zehirden acıdır, iç de gör
Örs sabittir, acıtıcı darbeyi insan eliyle çekiçte gör
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör
Demir dahi tavında dövülür, hele bir piş de gör
Türlü dertler sinelerde gizlidir, hele bir deş te gör
İmtihan yolu çok çetin bir yoldur, hele bir düşte gör
Hayalde gör düş de gör, bir düşte gör
Çaresiz kalıp öz, yurdundan göçte gör

DERDİM BANA DERMAN OLA (2)

Kaderim çekti, düştüm dertli bir yola
Bu yolda dertlerimle baş başa, kol kola
Bilmem belki dertlerim bana derman ola
Kim ne bilir Mevla derdi derman ede kula

İmtihan için Mevla musibetler verir kula
Musibetlerden nasihat ala, gafletten kurtula
Nasihat dinlemeyenlerin isyanından korkula
Kim ne bilir belki kul musibetle kendini bula

Âdemoğlu çok ister malı mülkü, para pulu
Tuzu kuruların gür çıkar sesi, güçlüdür kolu
Bir dem Mevla musibet ile imtihan eder kulu
Kim ne bilir belki imtihanla kul bula hak yolu

Ey nefis, haris olma bu dünyanın para puluna
Para pul sahibi kim kaldı, bir bak sağına soluna
Ölüm var kalbinde tefekkür, dilinde zikir buluna
Kim ne bilir Mevla dilerse kulu döndürür yoluna

Sahip ol, yitirme manevi örfi âdetini, ülkünü
Haris olup çok sevme dünyanın malı, mülkünü
Nefse hâkim ol, titizlikle ölçülü tut hayat öykünü
Kim ne bilir Mevla dilerse hafifletir dünya yükünü

BOYNU EĞRİ LALELER (1)

Sordum laleye niye boynun eğri
Ah eyleyip dedi, derdim var gayri
Sormayın dertler bir değil ayrı ayrı
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

Dünya için neden boynun büktün
Fani hayat uğruna üzüldün çöktün
Değer mi ki ağlayıp gözyaşı döktün?
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

Sordum nevruza niçin kırlara göçtün?
Neden gaflet eyledin bu derde düştün?
Dertlerini dağlara mı döktün bölüştün?
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

Ne icabetti de niçin bu hayatı seçtin
Acep sendemi ihanetin şerbetini içtin
Mihnet ile imtihan köprüsü mü geçtin?
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

Bülbül âşıktır ezelden gonca güle
Bülbülün güle aşkı gezer dilden dile
Çekmeyen bilmez, aşkı sorun bülbüle
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

Karşılıksız aşklar ıstırap verir âşık-a
Ömrü heba olur, ulaşamaz fani maşuka
Himmet olur aşkı döner, gerçek Maşuka
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

BOYNU EĞRİ LALELER (2)

Sordum sümbüle neden tez soldu
Bu dünyadan ne anladın ne buldun
Sendemi vefasızlıklara kurban oldu?
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

Karanfiller sinmiş, koku saçmıyor
Menekşeler matem tutmuş, açmıyor
Derdi yüze vurmuş, gözden kaçmıyor
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

Ey bülbüle neden feryadı figanesin
Sendemi çaresizlik, içinde divanesin?
Acep kimlere aldandın feda-i avenesin
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

Güller üzgün, sararıp gazel dökmüş
Laleler dertli kaderine boyun bükmüş
Bülbüller suskun, sinelere gam çökmüş
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

Karşılıksız aşklar ıstırap verir âşık-a
Ömrü heba olur, ulaşamaz fani maşuka
Himmet olur aşkı döner, gerçek Maşuka
Hekimler aciz, herkesin derdi ayrı
Mevla’dan başka kim ne bilir gayri

ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR (2)

Derde düşersin elinden çıkar imkânlar
Zarara döner madden, manen dükkânlar
Belki derdini anlar ancak ehli ilim erkânlar
Ateş düştüğü yeri yakar, bilmez nice canlar

Asla hiç hatırdan çıkmaz, bazı acı anılar
Felaha götürür, hak bildiğimiz güzel kanılar
Felakete götürür hatalı yorumlar çirkin sanılar
Ateş düştüğü yeri yakar, sineyi oyar acı anılar

Kimin derdi fakru zillet, yaşanır zor anlar
Kiminin başka, mutlu kılmaz saraylar hanlar
Yanar sineler, asla çare olmaz, şöhretler, şanlar
Ateş düştüğü yeri yakar, binler ne bilir ne anlar

Nice dert sıkıntıları, çileyi çekenler bilir
Türlü türlü, acılar ile yaraya tuz ekenler bilir
Evladını yitirip de mezarına çiçek dikenler bilir
Ateş düştüğü yakar, güllerin halini dikenler bilir

Dertlinin halinden ancak dert çekenler bilir
Dertli dertliye çare değil amma elden ne gelir
Hamdet Rabbine sığın, ne çalın çırpın nede delir
Ateş düştüğü yeri yakar, kimin halin kim ne bilir

Hayatta nice dertler öbek öbek sineye ekilir
Dertler acı bir imtihandır ancak sabırla çekilir
Sabreyle sıkıntı biter, bir gün taşlar, yerine dikilir
Ateş düştüğü yeri yakar, yaralı sinelere tuz ekilir

Elem keder, gam tasa ekip çile biçenler bilir
İmtihan köprüsü çok zordur, onu geçenler bilir
Nice bin türlü dertler, çekip zor yolu seçenler bilir
Ateş düştüğü yeri yakar, ancak zehri, içenler bilir (2005)

ANALAR VE ACILAR

Evlat acısı ile yanar, nice çok canlar
Bu acıyı tattı adaletin bekası için sultanlar
Bu acıyı tatmayanlar asla ne bilir nede anlar
Bunu iyi bilelim imtihan için yaratıldı insanlar
Analar ömür boyu evlat acısı ile yanar, ağalar
Evlat acısı ile viran olur, gönlünde hayali bağlar

Derdi her kimle paylaşırsan azaltır, yontar
Anne ile derdini paylaşma, paylaşırsan artar
Çünkü senin derdini ancak anne kantarı tartar
Ananın evlada duyduğu acıyı tartmaz her kantar
Analar ömür boyu evlat acısı ile yanar, ağalar
Evlat acısı ile viran olur, gönlünde hayali bağlar

Ancak analar evlatlarına gerçek yanar
Parmağına diken batsa, ananın ciğeri yanar
Bu acıyı tatmayanlar evlat acısını kolay sanar
Analar evladını her yaşta sevgi ve şefkat ile anar
Analar ömür boyu evlat acısı ile yanar, ağalar
Evlat acısı ile viran olur, gönlünde hayali bağlar

Nice nice acı dertler çeker dertli analar
Dertler türlü türlü, bilmez hangisine yanalar
Nice çekilmez ağır dertlere acep nasıl dayanalar
Bu acı dertleri bilmeyenler olur, ancak kınayanlar
Analar ömür boyu evlat acısı ile yanar, ağalar
Evlat acısı ile viran olur, gönlünde hayali bağlar

Gelin eyler, nazik ellerine al kınalar yakar
Asker eyler, bağrına taş, basar canını dişine takar
Her gün haber bekler, teskeresine dek yoluna bakar
Şehit haberi alır, yanar ciğeri, gözünden kanlı yaş akar
Analar ömür boyu evlat acısı ile yanar, ağalar
Evlat acısı ile viran olur, gönlünde hayali bağlar

MEHMEDİM (2)

Aldırmaz kar, kış, soğuk ayaza
Buzda abdest alır, girer namaza
Rabbine açar elini, durur niyaza
Kabına sığmaz taşar Mehmedim
Şehadet aşkıyla yaşar Mehmedim
Zaferden zafere koşar Mehmedim
Ayrılmış ayrı bölük ayrı tabura
İçtima olmuş kışlasında sıra sıra
Eğitime gider postalını vura vura
Kabına sığmaz taşar Mehmedim
Şehadet aşkıyla yaşar Mehmedim
Zaferden zafere koşar Mehmedim
Yirmi yaşı aralarında askerde
Görevleri farklı başka bir yerde
Allah’a emanet, girmesinler derde
Kabına sığmaz taşar Mehmedim
Şehadet aşkıyla yaşar Mehmedim
Zaferden zafere koşar Mehmedim
Vatan sevgisi korkularına perde
Nöbet mahalleri her biri bir yerde
Derin mevzilerde, geceleri siperde
Kabına sığmaz taşar Mehmedim
Şehadet aşkıyla yaşar Mehmedim
Zaferden zafere koşar Mehmedim
Heyecanlı, sevinçli gitmiş askere
Koşar görevine göğsünü gere gere
Kimi şehit olmuş, kimi alır, teskere
Kabına sığmaz taşar Mehmedim
Şehadet aşkıyla yaşar Mehmedim
Zaferden zafere koşar Mehmedim